Tarih : 2025-04-29 15:38:01
BMD Araştırma'nın değerlendirmesine göre, TÜİK verilerinde Türkiye genelinde mevsim etkisinden arındırılmış (MEA) 15+ yaştakilerde işsiz sayısı 2025 yılı Mart döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 9,8 yüzde (304 bin kişi) azal arak 2 milyon 807 bin kişi oldu.
İşsizlik oranı 0,8 puanlık azalış ile 7,9 yüzde seviyesinde gerçekleşti. İşgücü piyasasına dahil olmayan nüfus 2,7yüzde ’lik artış ile 30 milyon 840 bin kişiye yükseldi. İstihdam edilenlerin sayısı Mart ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 72 bin kişi azalarak 32 milyon 597 bin kişi oldu.
Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 0,4 puan azalış ile 49,2 yüzde oldu. Bu oran erkeklerde 66,9 yüzde iken kadınlarda 31,9 yüzde olarak gerçekleşti. İşgücü, 2025 yılı Mart döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 376 bin kişi (1,1yüzde ) azalarak 35 milyon 404 bin kişi olarak gerçekleşti. Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 1,0 puan azalışla 53,4 yüzde oldu. MEA 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önce ki yılın aynı dönemine göre 0,4 puan azalış ile 15,1yüzde ’e gerilerken, istihdam oranı ise 0,6 puan artarak 40,2 yüzde oldu.
Aynı dönemde işgücüne katılma oranı 0,5 puanlık artış ile 47,4 yüzde seviyesinde gerçekleşti. Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2025 yılı Mart ayında bir önceki aya göre 0,3 puan artarak yüzde 28,8 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 17,9 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 20,1 olarak tahmin edildi. 2024 yılının dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre tarım sektöründe çalışan sayısı 184 bin kişi (3,9 yüzde ), sanayi sektöründe 181 bin kişi (2,7 yüzde ), inşaat sektöründe çalışanlarda 93 bin kişilik (4,5yüzde ) ve hizmet sektöründe de 340 bin kişi (1,8yüzde ) artış gerçekleşti. İstihdam edilenlerin 14,8yüzde ’sı tarım, 20,8 yüzde ’sı sanayi, 6,6 yüzde 'si inşaat ve 57,8yüzde ’si hizmet sektöründe yer aldı.
Kadınlarda işsizlik oranı 10,6 yüzde olurken erkeklerde 6,5 yüzde seviyesinde
Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki istihdam edilen kadın nüfusu, Mart ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,6 yüzde azalış ile 10 milyon 674 bin kişi oldu. Kadınların en çok istihdam edildiği sektör hizmet sektörü oldu. İşsiz sayısı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 14,8 yüzde azalış ile 1 milyon 271 bin kişi olarak gerçekleşti. Kadınlarda işgücüne katılma oranı 1,4 puan azalış ile 35,7 yüzde ’ye gerilerken, istihdam oranı 0,7 puan azalış ile 31,9 yüzde oldu. İşsizlik oranı ise 1,5 puan azalış ile 10,6 yüzde olarak gerçekleşti.
Erkeklerde istihdam edilen sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,5 yüzde artış ile 21 milyon 924 bin kişi oldu. İstihdam edilenlerin büyük kısmı hizmet sektöründe yer aldı. İşsiz sayısı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 5,1 yüzde azalış ile 1 milyon 536 bin kişi olarak gerçekleşti. Erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,4 puan azalış ile 71,6 yüzde ’e gerilerken, istihdam oranı 0,1 puan azalış ile 66,9 yüzde oldu. İşsizlik oranı ise 0,4 puan azalış ile 6,5 yüzde olarak gerçekleşti.
İstihdamın sektörel dağılımı, bir ülkenin ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyi açısından önemli göstergelerden biri olarak görülüyor. Gelişmiş ülkelerde istihdamın sektörel dağılımı tarımdan, sanayi ve hizmet sektörüne doğru geçiş şeklinde izleniyor.Türkiye’nin istihdam yapısını incelediğinde, en fazla istihdam edilen işgücünün hizmet sektöründe olduğu ve 2014 yılından itibaren hizmet sektörünün istihdam payının her yıl artarak 2024 yılının dördüncü çeyreğinde 57, 8yüzde ’a ulaştığı görülüyor.
İnşaat sektöründe ise dalgalanmalar görülüyor. 2018 yılının ikinci yarısından itibaren yaşanan finansal dalgalanmalardan en çok etkilenen inşaat sektöründe daralmaya paralel olarak istihdamda büyük kayıplar yaş andı. İşsizlik oranı, 2010 yılından bu yana en düşük değerini yüzde 8,0 ile 2012 yılı Temmuz ayında alırken 2014 yılı Ağustos ayı itibariyle çift haneye yükseldi. 2023 yılı Mayıs ayından bu yana ise tek haneye geriledi.Türkiye’de 2024 yılı dördüncü çeyreğinde kayıt dışı çalışanların oranı (çeyreksel olarak) geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 0,9 puan artarak yüzde 26,3 olarak gerçekleşti. Tarım dışı çalışanlarda bu oran 17,0 yüzde olurken tarımda çalışanların yüzde 82,2’ünün herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmadığı anlaşılıyor.
2000’li yılların başında yüzde 50’nin üstünde olan kayıt dışı istihdam oranı, 2014 yılından bu yana yüzde 35 etrafında dalgalanırken 2021 dördüncü çeyrek itibariyle yüzde 30,0 seviyesinin altına kadar geriledi.
Kayıt dışı istihdamın nedenleri girift bir yapıda birbirini etkiliyor. Bunların başında ekonomik istikrarsızlık, yüksek enflasyon, işsizlik ve işsizliğe bağlı oluşan yoksulluk, işsiz kalan bireylerin yaşamlarını idame ettirmek adına kayıt dışı çalışmaya mecbur kalması, işverenin kayıtlı işçi çalıştırması durumunda ödeyeceği yüksek vergi ve prim oranları ile aynı şekilde sosyal güvenlik kesintilerinin yüksek olmasının net ücretin düşmesine sebep olması ve daha yüksek ücret almak isteyen bazı çalışanların kayıt dışına yönelmesi yer alıyor. Denetim mekanizmasının yetersizliği kayıt dışı işçi çalıştıran işverenleri kayıt dışılığa teşvik ederken, toplumda oluşan af beklentileri de kayıt dışılığı besleyen bir diğer faktör olarak yer alıyor.
Tarım sektör ündeki kayıt dışı istihdam yapısal bir sorun olarak görülüyor. Tarımsal istihdamın yaygın oluşu, küçük işletmelerin katma değeri düşük geleneksel metotlarla üretim yapması ve yapılan işte çoğunlukla arazi sahibi olan kendi hesabına çalışanlar ile ücretsiz aile işçilerinin çalışması ve verimliliğin düşük olması nedeniyle tarımsal gelirlerin düşük kalması kayıt dışı istihdamı artırıyor. Türkiye’de kayıt dışılığın en yaygın olduğu alan tarımsal faaliyetler olmakla birlikte ondan sonra inşaat, hizmet ve sanayi sektörü geliyor.
Fiyat istikrarının yani enflasyon seviyesinin hedeflenen düzeyde tutulabilmesi ve istihdamın arttırılması bir diğer deyişle işsizliğin azaltılması en önemli ekonomi politikalarının başında geliyor. Yüksek enflasyon ve işsizlik ülke ekonomisi için istenmeyen bir durum olup her iki değişkendeki olumsuz bir eğilim üretimi, tüketimi ve nihayetinde ülke ekonomisini olumsuz yönde etkileyecek. İşsizlik ve enflasyon için ortalama verileri incelediğimizde zaman zaman bu iki göstergenin birlikte hareket etmesi söz konusu olsa da uzun vadede negatif ilişki içinde oldukları
görülüyor.
İşsizlik oranı ile ekonomik büyüme arasında negatif doğrusal bir ilişki olup tespit edilen korelasyon değeri -0,60 olarak kaydedildi.Bu tablodan çıkarılan sonuç ise ekonomik büyüme arttıkça işsizlik oranı azalıyor.
2008’de yaşanan kriz ile ortaya çıkan negatif büyüme oldukça dikkat çekici olmasına karşın bu dönemde enflasyonda aynı düzeyde bir değişim meydana gelmediği görüldü. 2018 yılında kur artışına dayalı olarak enflasyonda meydana gelen artış iç talepte ciddi bir düşüş yaratarak ön sırada sanayi sektörü olmak üzere üretimde ciddi azalmalara neden oldu ve kapasite kullanım oranı geriledi. 2018 yılının başlarında düşüş eğilimi gösteren işsizlik oranı ise yıl ortasından itibaren tekrar yükseliş trendine girdi. 2018 yılının son çeyreği ile 2019 yılının ilk iki çeyreğinde görülen yüksek enflasyon ve işsizlik oranları ile ek si büyüme oranı ise Türkiye’nin stagflasyon yaşadığını gösteriyor.